• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

1923 SELANİK KILKIŞ PİKOVA KÖYÜ MUBADİLLERİ

PEYKOVA (AGIOS MARKOS) dan KARAHALİL'e .....

BALKAN SAVAŞLARINDA MAKEDONYA'DA YAŞANAN MEZALİME TANIK OLANLARIN İFADELERİ.

BALKAN  SAVAŞLARINDA  MAKEDONYA  MÜSLÜMANLARI

 

Aşağıda,  Makedonyada, Balkan Savaşında yaşanan olaylara ait, şahitlerin verdikleri ifadeler, Merkezi, Amerika Birleşik Devletleri, Washington DC şehrinde bulunan, Carnegie Uluslar arası Barış Komisyonu Raporlarından alınmıştır. (Washington DC, The Endowment, 1914)

(Sayfa 277)

 

EK A  (1)

Bölüm II Dokümanları

 

            BİRİNCİ BALKAN SAVAŞI  ESNASINDA MAKEDONYA MÜSLÜMANLARININ DURUMU 

 

No: 1. STRUMNITSA’DAN RAHMİ EFENDİ’NİN TANIKLIĞI.

 

Bulgar askerleri 4 KASIM 1912 Pazartesi günü kasabaya geldi. Kasabadan iki rahip ve iki ileri gelen kişi ile birlikte  komutanla kasabanın teslim şartlarını müzakere etmeye gittik. Bulgarlar kasabaya girdiklerinde müslüman ahalinin silahlarını aldılar ancak halka iyi davrandılar ve yağmacılık yapmadılar. Ertesi gün kasabada Bulgar Sivil Otoritesi tesis edildi ancak askeri kontrol Sırplara verildi. Bulgar askerleri kasabadan ayrılarak  DOYRAN GÖLÜ istikametine gittiler. Onların ayrılmasından sonra yağma ve katliam başladı. Ben 80 yaşlarında bir adamın kafatası açılmış olarak sokakta yattığını  ve ayrıca 13 yaşlarında bir çocuğun ölüsünü gördüm. O gün 30 kadar müslümanın sokakta öldürüldüğünü ve bunu Bulgar haydutların yaptığını söyliyebilirim. Çarşamba akşamı, ikinci bir emre kadar hiçbir müslümanın, gündüz ve gece boyunca evinden dışarı çıkmaması konusunda bir emir duyuruldu. Ertesi gün, Bulgar Mülki Yöneticisinin başkanlığında ve Sırp Askeri Kumandanının komutasında, Kasabanın Bulgar eşrafından oluşan bir komisyon teşkil edildi. Jandarmalar ve askerler kasabanın Müslüman (Türk) evlerine sırayla giderek müslüman halkı teker teker komisyona çağırdılar. Ben de kalanlarla birlikte çağrıldım.

 

Komisyonda uygulanan usül şöyleydi; Sırp Komutan soruyordu; - Bu adam nasıl bir adamdır.?  Cevap basitti ve sadece “iyi” veya “kötü” şeklindeydi.  Bizlere bir şey sorulmuyordu, savunma veya itiraz hakkı yoktu. Komisyonun sadece bir üyesinin bile “kötü” demesi  insanı mahkum etmeye yetiyordu. Komisyonda her üye, zamanında müslümanlarla bir sorun yaşamış olduğundan diğer üyeler de buna karşı çıkmıyordu. Sorgudaki insana karar (hüküm) söylendiğinde, o kişinin üzerindeki kıyafet hemen   çıkarttırılıyor ve bütün parası Sırp Kumandan tarafından alınıyordu. Benim için, yargılananların sadece onda biri  gibi “iyi” kararı verildi. “Kötü” kararı verilenlerin üçü bir arada çıplak olarak birbirine bağlanıyor ve işkence yerine götürülüyordu. Genelde bunlar öldürülmeden önce kulakları ve burunları kesiliyordu. Bu katliam bir ay kadar devam etti. Bu sürede kasabadan ve komşu köylerden 3 bin ile 4 bin arasında müslümanın öldürüldüğüne inanıyorum.

 

Not: Bu ifadenin alınışı esnasında, Strumnitsa’nın ileri gelenlerinden dört kişi daha konuşmaya  dahil olarak çocuklarının ve kardeşlerinin nasıl katledildiklerini anlatmışlardır.

 

 

No.2. STRUMNITSA’DAN ABDÜLKERİM AĞA; Abdülkerim Ağa, daha önceki görgü tanıklarının ifadelerini doğruladı. Oğlu, bağlı olarak evinin kapısının önüne getirildi. Abdülkerim Ağa oğlunun hayatını kurtarmak için pazarlık yapmak üzere Bulgar Haydutların başı Toma ile görüşmeye gitti. Toma Ondan 100 Osmanlı Lirası istedi ki daha öncedende kendisine iki defa 50 şer Lira ve bir kerede 70 Lira ödemişti.  Toma’ya  paranın hazır olmadığını ancak Bulgarlar akşama kadar beklerse dükkanını satıp parayı getireceğini söyledi. Toma bekleme teklifini reddederek Kerim Ağanın oğlunu öldürdü.

 

NOT –(2) Burada ek ifade metinlerindeki (Türkçe) ifadelerin İngilizceye düzgün çevrilmediği ve anlatım biçiminin hatalı olduğu görülmektedir. Bu dokümanlardaki ifade ve tanıklıklar,  bölgedeki askerler, köylüler ve eğitimsiz kişilerce (anlatanın ağzından) İngilizceye  çevrilmiş olup, Komisyon orijinal ifadeleri korumaya çaba sarfetmiştir.

(Sayfa 278)

 

No:3. STRUMNITSA’ DAN HACI SÜLEYMAN EFENDİ; Yukarıda Rahmi Efendi’nin Komisyona verdiği ifadeyi doğrulamıştır. Sırp Askerleri kasabayı Bulgarlara terk ederek ayrılmışlar ve Bulgarlar İkinci Balkan Harbinin patlamasına kadar burada kalmışlardır. Bulgarlar genellikle halka iyi davrandılar. Ancak İkinci Balkan Harbinde, Yunanlılara yenildikten sonra kasabayı terkederken bir miktar yağma olayı ile birlikte 30 kadar insan öldürüldü ki bunlardan birisi de bir Yunan Rahipti. Daha sonra Yunan askerleri kasabayı işgal etti. Yunanlılar, ilk iş olarak, Türklerin kasabayı derhal terk etmelerini, terk etmeyenlerin evlerinin Yunanlılar tarafından yakılacağını duyurdu. Benim evimi yakmaya gelen Yunan devriyesine evimi yakmamaları için 3 Lira vermeyi teklif ettim. Ancak Çavuş parayı almayı reddetti ve şayet yakmazsa kendisinden sonra gelecek devriyenin evi yakacağını söyledi. Kasabadaki evlerin tümü sırayla yakıldı ve yakma işlemi  32  komşu köyde de uygulandı. Hacı Süleyman Efendi, eliyle diğer arkadaşlarını işaret ederek; “Hepimizin büyük çiftlikleri vardı  ve çiftliklerimizde 300 işçi çalışırdı, şimdi hiçbir şeyimiz kalmadı” dedi.

 

No:4. Carnegie Komisyonu Selanik dışında, Müslüman (Türk) göçmenlerin barındığı Mülteci Kampını ziyaret etti ve burada Strumnitsa köylerinden gelen iki ayrı grup mülteciyle görüştü. Bunlar; komisyona, Yunanlıların “şayet Bulgarlar burada kalsaydı herkesin katledilmiş olacağını” söylediğini ve bu yönde baskı gördüklerini anlattı. Çoğu baskı altında köyünü terk etti, kalmakta direnen birkaç kişi de terketmeye zorlandı. Bunlar; köylerinden ayrıldıktan sonra evlerinin yakıldığını işittiklerini, bazıları da evlerinin yakıldığını gözleriyle gördüklerini ifade ettiler. Mülteci Kampında Yunanlıların 4 günden beri yiyecek vermediğini, gelecekleri konusunda hiçbir planlarının olmadığını, ne Yunanistanda kalmak ne de Anadoluya gitmek istemediklerini söylediler. Önlerinde iyi olan hiçbir şey kalmadığını (ümitleri kalmadığını) aktardılar.

 

Strumnitsa’nın Yednakuk köyünden gelen göçmenlerden bir grup Birinci Balkan Harbinde gördüklerini nakletti. Bulgar komitacılar düzenli ordudan önce köye gelmişler ve tüm erkeklerin camide toplanmasını istemişler. Burada 300 Lira (Osmanlı Lirası)na el koyarak  18 varlıklı erkeği yanlarına alarak Bossilov’a götürmüşler, burada öldürerek gömmüşler. Köylüler, öldürülenlerden dokuzunun isimlerini de verdiler.

 

No: 5. Selanik İslam Cemiyeti  Yetkilileri  1 Eylül  tarihinde (Carnegie Endowment Komisyonuna) aşağıdaki bilgiyi vermişlerdir.  135.000 Müslüman (Türk) göçmen şehre gelmiştir. Bunların büyük çoğunluğu İkinci Balkan Harbinden beri buradadır. Bu göçmenlerin 6000 ila 7000 kadarı Anadoluya, genellikle de Mersin, Adana ve İskenderuna gitmişlerdir. Yunan Hükümeti bunun için 5 adet gemi temin etme sözü vermiş olup son birkaç gün içinde göçmenlerce 3000 adet bilet satın alınmıştır. Selanikteki mülteciler, Komiteye, Türklerin evlerini terke zorlanmalarından Yunan Hükümetinin sorumlu olduğunu hatırlattılar. Yunan Hükümetinin mültecilere ekmek temin etmesi istendi. O zaman komite ekmek temini için günde 50 Lira harcıyordu. Sorulara yanıt olarak, Komite, bir kısım (Türk) mülteciye Yunan Makedonyasında toprak verilebileceğine inanmadığını; Belki bir kısmının KILKIŞ’ta iskan edilebileceğini,  ancak bir, iki binden fazla olmayan mültecinin burada çifliklerde işçi olarak kullanılabileceğini ifade etmiştir.

 

No:6.  KILKIŞ’ta  1912 Sonbaharı öncesi hadiseler.

 

KILKIŞ Katolik Cemaatinin Rahibi Gustave Mitchel,  “Le Temps” Gazetesi muhabirine 10 Temmuz tarihinde aşağıdaki bilgiyi vermiştir;

 

“-KÜRKÜT’ te  Bulgar Komitacılar tarafından işlenen katliama şahitlik ederim.”  Donchev’ in başında olduğu Bulgar Çetesi, köydeki tüm erkekleri camiye kapattı. Kadınları da olaya şahit olmaları için caminin çevresine topladı.

(Sayfa 279)

 

Bulgar Komitacılar camiye üç adet bomba attılar ancak bombalar patlamadı. Bunun üzerine camiyi ateşe verdiler. Camiye kapatılan 700 erkek canlı canlı yakıldı. Camiden dışarı kaçmak isteyen birkaç kişi komitacılar tarafından ateş açılarak öldürüldü. Rahip Mitcel, sokakta yarı yanmış insan kafaları, kolları, bacakları  bulunduğunu söyledi.

 

PLANITSA’ da ise Donchev’in komitacıları daha kötü zulümler yaptılar. Tüm erkekleri köy camisine toplayıp canlı-canlı yaktılar. Daha sonra da kadınları köy meydanında canlı canlı yaktılar.

 

RAYANOVO’ da da erkek ve kadınlar katledildi. Bulgarlar bir su kuyusunu cesetle doldurdular. KILKIŞ’ta Müslüman Türkler, Bulgarlar tarafından katledilerek camileri tahrip edildi. Silahsız olarak kaçan ve gruplar halinde Selaniğe ulaşan Türk Askerleri de burada katledildi.

 

NOT: Carnegie Komisyonu Rahip Mitchel’i bulamadı ve ifadesinin doğruluğu konusundaki sorumluluğu Le Temps Gazetesi Muhabirine bıraktı.

 

No:7. KILKIŞ’TAN ALİ RIZA EFENDİ’nin Tanıklığı: Türk birlikleri  şehri terkettikten sonra Bulgar Komitacıları 30 Ekimde KILKIŞ’ a girdiler. Liderleri olan İstip’li Toma kendisini vali  ilan ettikten sonra halka  korkmamalarını, endişe etmemelerini söyledi. Sırp ve Bulgar Müfrezeleri şehirden geçip gittiler, asıl birlikler Selaniğe devam ettiğinden  geriye sadece birkaç asker bıraktılar. Selaniğin işgal edilmesinden sonra silahları ellerinden alınmış olan Türk askerleri 200-300 kişlilik gruplar halinde Kılkıştan geçerek  evlerine doğru gittiler. Bunlardan belkide 2000 kadarı Bulgar çetecileri tarafından yolda yakalanarak katledildi. 30 – 40 hıristiyandan oluşturulan bir komisyon yörede  oturan Türklerin isim listelerini çıkardı. Daha sonra hepsi camiye çağrılarak kendilerinden belirlenen parayı vermeleri istendi. Bütün köylüler belirlenen toplam miktarın ödenmesinden sorumlu tutuldular. Ödeyemeyenlerin çoğu hapsedilerek, sahip oldukları her şeylerini, kadınlarının altınları da dahil olmak üzere satarak fidyelerini ödemeye zorlandılar. Bunların bir kısmı kendilerinden istenilen fidyenin tamamını ödemlerine rağmen öldürüldü. Bir Bulgar Komitacı, bir adamın iki parmağını birden kesti ve akan kanı  rakıyla karıştırarak adama zorla içirdi. Kılkış kazasından 1500 Osmanlı Lirası toplanmıştı. Komitacıların Başı Donchev geldikten sonra durum daha da kötüye gitti. Donchev bir gün içinde üç Türk Köyünü birden yaktırdı. Bu köyler Raianovo, Planitsa ve Kukurtovo Köyleri olup 345 evin tamamı yandı. Köylerde erkekleri camilere kapatıp diri-diri yaktılar, kadınlar ağırlara kapatılıp tecavüz edildi, çocuklar duvarlara çarpılarak öldürüldü. Tanık bunları kendisinin bizzat görmediğini ancak hristiyan komşularından öğrendiğini söyledi. Kılkış merkezinde, 300 den fazla müslüman aileden geriye sadece 22 aile kaldı. Sağ kalanlar Selaniğe kaçtılar. Birinci Balkan Harbinde Kılkışa bağlı 12 müslüman köyünden geriye bir şey kalmadı, tüm erkekler öldürüldü, kadınlar kaçırıldı. Yunanlıların Kılkışı almasından sonra (İkinci Balkan Harbinde) Bulgarlar şehri terkederken fırınlardan gayri her şeyi yaktılar. Yunanlılarda  Bulgarların evlerini  sırayla yaktılar ve kaçamayan pek çok yaşlı Bulgar evinde diri diri yandı. Katolik Yetimhanesine sığınan pek çok insan vardı.

 

No:8. Serez Müslüman Cemaati Lideri Yusuf Efendi tarafından yazılıp imzalanan, kendisi tarafından mühürlenen rapor;

 

6 Kasım 1912 tarihinde Serez Ahalisi, kasabayı kuşatan Bulgar Askerleriyle görüşmek üzere bir heyet görevlendirdi. Ertesi gün, Bulgar Komitacılarının başı Zancov 16 adamıyla birlikte kasabaya girerek halkın silahlarını toplamaya başladı. Bir sonraki günde Bulgar Askerleri kasabaya girdiler ve iyi bir şekilde karşılandılar. Fakat gece olduğunda, Bulgar Askerleri  evlerde silah saklandığı bahanesiyle, arama yapmak üzere evlere girdiler, para ve kıymetli ne varsa çalmaya başladılar. Takip eden gün içinde de, Serez’in  Kuzey bölgesinde yaşayan Müslüman halk kasabaya çağrıldı. Çağrıya uyup gelen bu insanlar toplandıktan sonra bir trompet çalmaya başladı ve

(Sayfa 280)

 

Bulgar askerleri bunların ellerini bağlayarak savunmasız insanları  katletmeye başladı. Katliam 3 saat sürdü ve 600  Türkün ölümüyle sonuçlandı. Bir Yunan Rahibi ve Orient Bank’ın Direktörünün ciddi müdahaleleri olmasaydı ölü miktarı sayılamayacak kadar çok olacaktı. Kasabadaki Müslümanlar evlerinde, kahvehanelerde ve sokaklarda tutuklanarak bazıları kasabada, bazıları da camilerde hapsedildi. Pek çoğu süngülenerek öldürüldü. Bulgar askerleri bu arada Türk evlerine girerek kadınlara ve kızlara tecavüz ettiler, evlerinde ne varsa çaldılar. Camilere tıka basa hapsedilen Türkler burada  iki gün iki gece aç ve susuz tutulduktan sonra serbest bırakıldılar. 6 gün boyunca kasabada silah sesleri susmadı, korkudan evlerinden dışarı çıkamayan Türklerin bu esnada dükkanları Bulgar askerleri tarafından yağmalandı. Sokaklarda yatan, Türklere ait cesetler  ancak çürümeye başladıktan sonra gömülmeye başlandı. Bulgar askerleri, ısınmak amacıyla  ateş yakmak için günlerce Türklere ait evleri ve camileri tahrip ettiler. Türklere ait hayvanlar ve hububat Bulgar yetkilileri tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeden ve belge düzenlenmeden gaspedildi. Bu konudaki şikayetler reddedildi. Camilere, okullara ve hastanelere ait demirbaş malzeme, mobilya ve antika eşyaya el konularak Sofya’ ya gönderildi. Kasabanın ileri gelenleri (eşrafı) Bulgarlar tarafından her  şekilde aşağılandılar, kamçılanarak sokakları ve ahırları süpürmeye zorlandılar, fes giymeye cesaret edenler ise dövüldüler. Kısacası, Bulgar işgali esnasında, Bulgar askerlerine ev, yiyecek ve barınma imkanı sağlayanların dışındaki tüm müslümanlar soyuldu ve kötü muameleye tabi tutuldu. Bulgar askerleri ve jandarması, Seres’i terk etmeden önce, burada Türklere, Yahudilere ve Yunanlılara  ait dükkanlarda  ne kaldıysa hepsini götürdü ve evleri, değirmenleri, dükkanları, kahvehaneleri acımasızca yaktı.

5 Eylül 1913

 

No:9.  TEĞMEN R. WADHAM FISHER (Makedonya Lejyonu, 5.nci Taburundan İngiliz Gönüllüsü)

 

Teğmen Fisher DEDEAĞAÇ’ ta  yapılan katliamla ilgili açıklamalarda bulundu; “ Kasaba dışında, Lejyon ile Cafer Paşa Kuvvetleri arasında şiddetli  bir muharebe cereyan etti;  Bizim kıtalarımızın Beyaz bayrak asan Türk köylerine karşı harekat yapması yasaklanmıştı. Gümülcine yakınlarında, Bulgarlara Türkler tarafından zulüm yapıldığı konusundaki raporlar askerlerimizi  çok kışkırtmıştı. Gün boyu devam eden şiddetli  muharebeler sonucunda, akşam saat 9:00 a doğru Dedeağaç’a girdik. Cafer Paşa’ yı geri çekilmeye mecbur ettik. Sokaklarda hala mermiler vızıldıyordu fakat yerli Rumlar gelerek Türk mevzilerinin yerlerini bize gösterdiler. Yerli Rumlar bir katliamdan korktuklarından, kendi kurtuluşları için bizim gelişimizden memnun oldular. Benim kendi gözlemime göre kimse bir zarar görmemişti. Gece saat 11:00 de kasabadan çekilme ve 25 km uzaktaki bir köye yürüme emri aldık. Ya emir kendilerine ulaşmadığı ya da yürüyecek mecalleri kalmadığı için emre itaat etmeyen 150 kadar asker Dedeağaç’ ta kaldı. Bunların içinde bir subay yoktu ve bunlara Vidin’ li bir müteahhit olan Stefan Boichev kumanda etmeye başladı. Sonraları, bir Yunanlı Rahip, Stefan Boichev’in, düzenin sağlanması konusunda iyi hizmetlerde bulunduğunu söylemiştir. 19 Kasım tarihinde,  Yerli Yunanlılar ve askerler birlikte kasabada  yağmaya başladılar. Şüphesiz bir kısım Türk bu esnada öldürüldü. Bu aşırılıkların burada hiçbir subay bulunmaması nedeniyle meydana geldiği kesindir.”

 

No:10. BORIS MONCHEV, Dedeağaç Bulgar Belediye Başkanı.

Bu tanık, Teğmen Fisher’ in ifadesini doğrulamakta ve katliamda en fazla 20 Türkün hayatını kaybettiğini ve kasabada meydana gelen karışıklıkları  buradaki yerli Ermeni hamalların çıkardığı konusunda israr etmektedir. Kasabada 8000 Türk yaşamaktaydı,

(Sayfa 281)

 

erkeklerin çoğu silahlıydı ve bunlar kasaba dışında sabah 7:00 den akşam 9:00 a kadar cereyan eden çarpışmalara katılmıştı. Bu geceden sonra, düzeni korumak için bir Yunan Rahip ve kendisininde dahil olduğu bir komisyon teşkil edilerek gereken her şeyin  yapıldığı ifade edildi.  Makedonyalı 142 gönüllü asker de emirlerine uydu.  6 Gün sonra, 25 Kasım tarihinde Bulgar ordusu şehre geri döndü ve düzen tam olarak tesis edildi.

 

Demiryolları Hattının Türk Komisyoneri  Ali Rıza Beyin öldürülmesi ile ilgili meşhur hadise, kendisinin tutuklu olarak bulunduğu okulda bir Makedonyalı Gönüllünün tüfeğini  elinden almaya teşebbüs etmesi sonucunda, bu asker tarafından öldürülmüş olmasıyla açıklanabilir.

 

İkinci Balkan Harbinin arefesinde, kasabada Yunan evlerinde yapılan aramalarda, 27 adet Tüfek ve haberleşme kanıtı mektuplar ile ayrıca rahibin makamında tüfekler bulundu. Bunun sonucunda kasabanın huzuru için, 50 adet Yunanlı elebaşı tutuklanarak Bulgaristana gönderildi. Bunların bir kısmının rüşvet ödedikten sonra serbest bırakıldıkları aşikardır. Düzenli bir yönetimden yoksun olan kasabada 22 Temmuzdan bu yana pek çok soygun meydana gelmiş olup önceden, kasabanın düzeni açısından daima sıkıntı yaratmış olan Ermeni hammalların kasabadan gönderilmesi konunda alınan tedbir sonucu düzen sağlanmıştır.

 

No:11. VASIL SMILEV, Üsküp’ te  Bulgar Öğretmen.

 

Smilev, Sırp askerlerinin Üsküp’ e girmesinden sonra, Sırp Otoritesinin bütün Bulgar öğretmenleri, Türk Çetecilerine karşı kurulmakta olan Sırp çetelerine katılmaya zorladıklarını söyledi. Kendisi de bu çetelere katılarak 20 – 30 gün kadar kaldı ancak çetelerin devamlı yakma, yıkma, işkence ve öldürme olaylarını gördükten sonra çeteden ayrıldı. Kasabanın Tchair Bölgesindeki Bulgar okulundan 18 Türkün kaçırılarak öldürülmesine şahitlik etti.  Bu insanlar açıkça öldürüldü ve cesetleri bir tuğla fabrikasındaki kuyuya atıldı. Bu olay Saint Paraskeva Festivalinden tam 4 gün sonra, akşam saat 9:00 da meydana geldi. Öldürülenlerin dördünün de isimlerini verdi. Bu katliamdan da sorumlu olan,  Sırp Polis Şefi Lazar Ilyts, daha sonra Butel köyündeki yağma ve katliama da elebaşılık etti. Bu köyün yanında, köylerinden kaçmakta olan Arnavut köylüleriyle karşılaştı. Bir Sırp Binbaşısı, bunların arasında bulunan bir kızı yakalayarak öptü. Kızın babasıda bu binbaşıyı hemen orada öldürdü. Bunun üzerine, Sırplar orada bulunan 60 kadar Arnavut kaçağı, erkek kadın ayırımı yapmadan katletti. Smilev bu olaya şahsen tanık oldu ve hemen Rus Konsolosuna rapor etti. Sırp çetelerine katılmaktan vazgeçen Smilev bunun üzerine tüm Bulgar öğretmenleriyle birlikte Üsküp’ ten çıkarıldı.

 

No:12. YAYLACIK’ tan BİR MÜSLÜMAN İLERİ GELENİ (İsmi mahfuzdur)

 

Selaniğe 1,5 saatlik uzaklıkta olan Yaylacık Köyünden 7 Kasım 1912 tarihinde, köyde 25 kişi bırakarak kaçtık. 8 Kasım tarihinde Bulgar askerleri köye girdiler ancak ihtiyaçları kadar yiyecek ve malzeme almaktan başka bir zarar vermediler. Köyde bir gün bir gece konakladıktan sonra gittiler. İki gün sonrada civar Yunan köylerinden olan Yunanlılarla birlikte Yunan askerleri köye girdi. Bunlar 15 Türkü öldürdüler, evleri yağmaladılar, 9500 koyun ve keçi, 1500 sığır ve bulabildikleri tüm hububat ve ürünü alarak 250 evi birden yaktılar.

 

No:13. BULGAR ASKERİ MAHKEMESİ:

 

10 OCAK 1913 tarihinde, Bulgar Ordu Karargahı, Trakya ve Makedonya Birlik Komutanlarına ve Askeri Valilerine hitaben aşağıdaki telgraf emrini yayınladı; (Emir No: 2360)

 __________________________________________________________

(Sayfa 282)

 

“13 Aralık tarihinde yayınlanmış bulunan Gizli Emrin devamı olarak; Komutanız altındaki birliklerce işgal altında tutulan bölgede yaşamakta bulunan yerli halka karşı işlenecek olan tüm aşırı (kanunsuz) davranışlar, soygunlar, şiddet ve suç eylemlerinden şahsen sorumlu tutulacağınız  emredilmiştir. Bu emre aykırı davrananlar hakkında emre itaatsizlikten soruşturma açılacaktır. Biz bu  ülkeleri özgürleştirmek ve düzen getirmek adına işgal etmiş bulunuyoruz ve her kademedeki komutanlar, Bulgar Ordusunun saygınlığını tehlikeye düşürmemek  ve Bulgar medeniyetinin dünyaya liderlik  ettiğini kanıtlamak amacıyla, kişilerin şahsen işledikleri suçlar karşısında tarafsız kalmayacaklardır. Buna aykırı davranışlar gelecekte ülkemizi şimdiden öngörülemeyen sıkıntılarla karşı karşıya bırakabilecektir. Bulgar Ordusu, şimdi, bütün dünyanın gözü önünde, daima adalet ve eşitliğin en yüce mertebe olduğunu, insanlığa karşı işlenen suçların cezasız kalmayacağını kanıtlamak zorundadır.  Sorumluluğunuz altında, tahkik ettiğiniz  suçları ve nizamı sağlama konusunda aldığınız tedbirleri derhal rapor ediniz.”

 

15 ŞUBAT 1913 tarihinde,  Büyük Askeri  Mahkeme,  Mahkeme Başkanlığına aşağıdaki emri iletti; (Emir No:989)

 

Harbin Başlangıcından bu güne kadar, milliyeti ne olursa olsun, yerli halka özellikle Türk Nüfusa karşı işlenmiş bulunan  muhtelif cinayetler, özellikle adam öldürme, kanunsuzluk ve yağmacılık suçlarından sorumlu tutulan kişileri derhal mahkememize bildiriniz. Diğerlerine nazaran  bu davalara öncelik vermek  bu ülkenin esas çıkarları açısından elzemdir. Askeri Mahkemeler, Bulgar Hükümetinin, medeni dünyaya, bu savaşta işlenmiş bulunan cinayetlerin cezasız bırakılmadığını kanıtlamasına yardımcı olacaktır.

 

No:13a, Pravishta Müslüman Cemaatinin  Raporu;

 

Pravshta Müslüman Cemaati, 24 EKİM 1913 tarihinde Türk Yönetiminin çekilmesinden bu yana kasabalarında ve bağlı köylerinde işlenen zulümler hakkında aşağıdaki raporu yazmıştır;

 

(Not: Bazıları saldırıya uğrayarak ve soyularak öldürülen 195 Türkün isimleri ve olayların ayrıntıları  Orijinal Belgede mevcut olup aşağıdaki kısaltılmış tercümede bunlara yer verilmemiştir.)

 

Giran Köyü: 21 Türk Nikchan Köyünde Yunanlılar tarafından öldürülerek 3000 Türk Lirası gasp edilmiştir. Djerbelan Rumları tarafından 2400 keçi, Nikchan Yunan Kilisesi tarafından da 600 keçi kaçırılmıştır.

 

Palihor Köyü: Palihor Yunan Okulu Müdürü bulunan Demosthenes adlı Rumun elebaşılığını yaptığı çete tarafından 6 Türk öldürülmüş, 3000 Türk Lirası gaspedilmiş ayrıca bir Türk kadına, Demosthenes ve adamlarınca tecavüz edilmiştir.

 

Michelli Köyü; Demosthenes ve çetesi tarafından köy yağmalanmış, pek çok sığır ve hasat edilen mısır çalınmış, 3000 Lira tutarında para gasp edilmiştir.

 

Drama Kazası; Pravishta Rumları tarafından 2 Türk öldürülmüştür.

 

Osmanlı Köyü; Holo Köyü Rumlarınca 6 Türk öldürülmüş 1500 Türk Lirası gasp edilmiştir.

 

Samalcol Köyü; Myriacos Mihailin elebaşılığını yaptığı çetenin mensuplarından olan Miltiades Machopoulos tarafından  Casroub Geçidinde 21 Türk kaçırılmış ve Yunan Haydut Leonidas ve adamları tarafından işkence edilerek öldürülmüşler üzerlerindeki 1500 Türk Lirası da çalınmıştır. Köy genelinde toplam 7000 Türk Lirası gasp edilmiş ayrıca bir dükkan yağmalanarak 1500 Türk Lirası değerindeki malı gasp edilmiştir.

Tchanakli (Çanaklı) Köyü; Holo Elebaşılığındaki Rumlar tarafından iki Türk öldürülmüş, 200 koyun ve bir katır kaçırılmıştır.

 

Mouchtian Köyü; Casroub Geçidinde 25 Türk, Myriacos  Mihail  çetesi ve mahalli rumlar tarafından öldürülmüştür. “İlerlemenin 20 nci Yüzyılında, Adaletin gözleri önünde ve Yunan Medeniyetinin kanıtlandığı  bir abide olarak iskeletleri geçitte görülebilir” 3000 Türk Lirası da gasp edilmiştir. 

 

Dranich Köyü; Palihor ve Nikchan Köyü Rumları tarafından, 2000 Türk lirası gasp edilmiş, 1000 koyun ve 7 keçi kaçırılmıştır.

 

Ahedler Köyü; Casroub Rumlarınca 9 Türk katledildi ve 258 Türk Lirası gaspedildi.

(Sayfa 283)

 

Tchiflik Köyü (Çiftlik Köy); Casroub Rumlarınca 10 Türk öldürüldü, 1000 Türk Lirası kadar para gasp edildi.

 

Pethor Köyü; 14 Türk, Miltiades Machopoulos, Boblan Köyü Rahibi Panahi, Piskoposun Konseyi üyesi manav Myriacos Mihail  tarafından  öldürüldü. (Yukarıda isimleri geçen üç kişinin elebaşılığındaki bu çetenin adı sık sık geçecektir) Yerli Rumlarca, Türklere ait olan 1500 Türk Lirası gasp edildi.

 

Rehemli Köyü; Üç Türk, Holo Rumlarınca öldürüldü.

 

Sarılı Köyü; Pethor Köyü Rumlarınca  5 Türk öldürüldü, 1000 kadar koyun ve keçi çalındı.

 

Dedebal Köyü; Myriacos Mihail ve çetesi 8 Türkü öldürerek 3000 Türk Lirasını gasp etti.

 

Deranli Köyü; Myriacos Mihail ve çetesi 3 Türkü katlederek 3000 Türk lirasını gasp etti.

 

Orphano Köyü; 3 Türk Rumlar tarafından öldürüldü. Öldürülenlerden biri  Rahip Panahi tarafından  telefon talimatıyla yakalanmıştı ve Esirli’de öldürüldü. Telefon Talimatı, Pravistha Yunan Piskoposu tarafından verilmişti ve telefon  Türk Valinin ofisinden çalınarak piskoposun evine bağlanmıştı. Bu durum bölgedeki bütün cinayet emirlerinin piskopos tarafından telefonla verildiğinin kanıtıdır.

 

Boblan Köyü; Myriacos Mihail ve çetesi 8 Türkü öldürerek 800 Türk Lirasını gasp etti. Cinayet Yunan Piskoposunun talimatıyla işlendi.

 

Çarpan Köyü; Myriacos Mihail ve çetesi 4 Türkü  Piskoposun talimatıyla öldürdü. Köyün yerli Rumları, Köydeki Türklere ait olan tüm eşyayı ve mısır hasadını gasp ettiler, Türklere karınlarını doyuracak bir tek mısır tanesi dahi bırakmadılar. Kadınların kulaklarındaki küpeleri bile zalimce çaldılar. Daha sonra köye gelen Yunan askerleri de yerli Rumlarla birlikte yağmaya katıldılar ve özellikle genç kızlara şiddet uygulayarak Türkleri Bulgar Askerlerinin kontrolundaki kasaba ve köylere kaçmaya zorladılar. Köyde 500 Türk Lirası para da gasp edildi.

 

Leftera Köyü; 4 Türk Köylü Yunanlılar tarafından öldürüldü. 50 sene önce kendi rızasıyla Müslümanlığı seçmiş bulunan, Arnavut Agouchagha’ nın karısı, Pravishta’ ya kaçırılarak zorla Hristiyan yapılmak istendi. Kadın, Bulgar Komutanı Baptchev’e Hristiyanlığa dönmek istemediğini söyledi. Baptchev de kadını serbest bıraktı ancak kadın Leftera Köyüne dönünce vahşi Yunanlılar tarafından zalimce linç edildi. Baptchev, Türk köylülerinin 2000 koyununu da kaçıran Nozle Manastırının rahiplerinin kışkırtmalarıyla bir Türk’ ten 500 Lira para gaspetti.

 

Kochkar (Koçkar) Köyü; Drazeni Köyü Rumları iki Türkü öldürerek 1000 Lira para gaspettiler.

 

Kale Tchiflik (Kale Çiftlik) Köyü; Nozle Manastırı Rahipleri 5 Türkü öldürerek tüm sığırları kaçırdılar.

 

Devekıran Köyü; 4 Türk köylüsü Pravishta Rumları tarafından  öldürüldü, 500 Türk Lirası çalındı.

 

Esirli Köyü; 19 Türk Köylüsü, Casroub Geçidinde yerli Rumlar tarafından öldürüldü, 1500 Türk Lirası gasp edildi.

 

Kotchan (Koçan Köy); Bir Türk Köylüsü, Piskoposun ve Rahip Nicholas’ın intikam duygularını tatmin amacıyla öldürüldü. Pravishta Bölgesinde, öldürülenlerin çoğunluğunu imamların teşkil etmesi dikkate değer bir olaydır. Öldürülenler daima yörede tanınmış kişiler olmuştur. Katillerin hep imamları ve tanınmış kişileri öldürmesinin sebebini, bu bölgede 20.000 nüfusun 13.000 kadarının Türk olmasıyla  açıklanmaktadır.

 

Pravishta Kazası; Kasabada, biri kadın olmak üzere toplam 10 Türk öldürüldü. Kasaba, Vali Konağını işgal ederek kendisini vali ve komutan ilan eden, Baptchev adındaki  bir Bulgarın komutasında olan çetecilerin yönetimindeydi. Bu Türkler üç Yunanlı ve Bulgar tarafından öldürüldü. (Katillerin isimleri  orijinal raporda mevcuttur) O gece katliam yapılırken Yunan Okulunun öğrencileri, hükümet konağının bahçesinde toplanarak Yunan Milli Marşını söylediler.

(Sayfa 284)

 

Kasabada, Yunan Piskoposu, Manav Mihail Myriacos, Rahip Nicholas ve raporda isimleri belirtilen diğer üyelerden meydana gelen bir Belediye Meclisi teşkil etti. İdam kararları bu meclis tarafından verilmiş, Başpiskopos tarafından onaylanarak icra edilmesi Baptchev’e bırakılmıştır. Köylerde de buna benzer komiteler kurulmuş, emirler Pravishta’ da teşkil edilen Meclisten alınmıştır. Bulgar şefi Baptchev, Yunan Piskoposuna ve kasaba ileri gelenlerine alet olmuştur. Kasabada Türk Nüfusa  ödemeleri için tahakkuk ettirilmiş bulunan 3000 Türk Lirası para, Yunanlılarca yönetilen Bulgar Çetesi tarafından çalınmıştır.

 

Kasabada, olay anında İstanbul’da bulunan, Jandarma Komutanı Süleyman Efendinin kızı bir gece Piskoposluğa çağrılarak kendisinden din değiştirerek Hristiyanlığa geçmesi istenmiştir. Piskopos kendisini  din değiştirmesi için tehdit etmiş, fakat bunu öğrenen Bulgar şefi Baptchev piskoposluğa giderek kızı kurtarmış ve ailesine teslim ederek dinini değiştirmesini önlemiştir. Sonradan da kıza bir pasaport vererek kızı İstanbula göndermiştir.

 

Baptchev’in emriyle kasabada ve köylerde bulunan camiler harap olmadan muhafaza edilmiş ve hiç kimse din adına taciz edilmemiştir.

 

Ne Bulgar subayları ne askerleri, ne de haydut çeteleri  kadınlara karşı işlenen suçlara ve şiddete iştirak etmemişler buna karşın Baptchev kasaba Türklerinden 6000 Türk Lirası para almıştır.

 

Nikchan Köyünün Rahibi Panahi ve Palihor Köyünden Yunanlı antikacı Apostol, Piskoposun kötü davranışlarını tasvip etmedikleri gerekçesiyle, piskoposun emriyle öldürülmüşlerdir. Bulgar otoriteleri, yaptıkları ayrıntılı bir soruşturma neticesinde piskoposun suçlu bulunduğunu itiraf etmişlerdir. Pravishta Kasabasında öldürülenlerin cesetleri  halihazırda Cainardja (Kaynarca) Geçidinde, Kavala Başı Mevkiinde bulunmaktadır.

 

Biz, bu raporun Pravishta Kazası  Müslüman Cemaatinin onayıyla  hazırlanmış olduğunu ve raporda tüm detaylarıyla birlikte hakikatin yazılı olduğunu  beyan ederiz.

 

(Mühür)  Pravishta Kazası  Müslüman Cemaati,  1331.

 

SON

 

Not: “Carnegie Endowment for International Peace” Uluslar arası Kuruluşu tarafından  hazırlanan  İngilizce Rapordan, Bahadır AKKOYUN Tarafından Türkçeye tercüme edilmiş ve www.pikovamubadilleri.com  sitemizde yayınlanmıştır.

 

Orijinal Rapor Kaynak gösterilerek yayınlanabilir.

23.11.2013    Bahadır AKKOYUN

 

 

 

 

 

 

  
7865 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın