BELGELERİYLE 1912 BALKAN HARBİNDE, KILKIŞ ve KÖYLERİNDE BULGARLAR TARAFINDAN YAPILAN KIRIMLAR ve KIYIMLAR. BELGELERİYLE 1912 BALKAN HARBİNDE, KILKIŞ ve KÖYLERİNDE BULGARLAR TARAFINDAN YAPILAN KIRIMLAR ve KIYIMLAR. Balkan Harbinin başlamasıyla birlikte, Rumeli, Makedonya, Trakya ve Balkanlarda 600 seneden beri bir arada yaşayan Türk, Rum, Bulgar, Sırp, Makedon, Hırvat, Ulah, Pomak ve diğer etnik unsurlar, milliyetçilik akımlarının yeşermesi, din adamlarının ve siyasilerin kışkırtmaları ile birbirlerine düştüler. Bunun sonucunda, yüzbinlerce insan yaşamını yitirdi, özellikle Türkler, Avrupa’dan atılma siyaseti güdülerek yapılan kışkırtmalarla, kıyımlara ve işkencelere uğradı, göçe zorlandı, açlık ve sefalete düştü, tarif edilemez acılar yaşadı. Bu çerçevede, Kılkış ve Köyleri de maalesef payına düşeni en acı şekilde aldı. Biz burada sadece Kılkış ve köylerinde yaşananları aktaracağız, yoksa hemen hemen her yerde birbirini aratmayacak cinayetler, ırza geçmeler, soygunlar, işkenceler, yakma – yıkma olayları yaşandı. Maalesef özellikle din adamları bu olaylara ön ayak oldu. Ve maalesef düzenli ordular dahi uluslararası kuralları ve Harp Hukukunu hiçe sayarak suç işlediler. Özellikle Bulgar askerleri bizzat ya da “Makedon-Bulgar Gönüllü Taburlarını (Komitacı çeteler)” kullanarak bu suçları işlediler. Kimdir bu çeteciler? Emekli Büyükelçi ve Tarihçi Bilal N.Şimşir’e göre; Bulgarlar düzenli Bulgar Ordusunun yanı sıra bir “Yardımcı Birlik” oluşturdu. Çoğu Osmanlı vatandaşı olan Makedonlardan ve Bulgarlardan oluşan bu gönüllü birliğe “Makedonya-Edirne Gönüllüleri”adı verildi. Toplam mevcudu 14.844 kişi olan bu başıbozukların 2.512’si Bulgaristan’dan 1.215 ‘i Edirne Vilayetinden ve 10.255’i de Makedonya’dandır. Geri kalan 2,862 kişi ise milliyeti meçhul maceraperestlerden oluşmaktaydı. Üç Tugaydan oluşan bir Tümen şeklinde tertiplenmişlerdi, Tümenin başında Bulgar Generali Genov vardı. Taburlar çapulcu topladıkları vilayete göre isim almıştı. Debre Taburu, Üsküp Taburu, Selanik Taburu, Manastır Taburu, Ohri Taburu, Edirne Taburu gibi. Bu gönüllüler 1903' deki Makedon /İlinden Ayaklanmasından beri bölgede adam kaçırma, sabotaj, fidye alma, ev yakma, ırza geçme, soygun ve haraç toplama, bombalama, suikast olayları düzenlemişler, bu konuda ustalaşmışlardı. Hunhar ve acımasızlardı. Balkan savaşıyla birlikte daha da canavarlaşmışlardı. İşte 1912 – 1913 yıllarında Balkan Harbinde Türklerin başına gelen felaketlerin asıl sorumluları bu komitacılardı. Bunlar asker değil çapulcu hayduttu, eşkıyaydı, çoğu sabıkalı ve seri katildi. Bilal Şimşir’ e göre, Balkan Harbinde Türk Askeri iki cephede birden savaştı. Bir yanda düzenli ordular savaş hukukuna uygun olarak birbiriyle savaşırken, diğer yanda Türk Askeri ve Türk Halkı Bulgar Komitacılarla savaşmıştır ki bunun kuralı, hukuku yoktur. Daha Balkan Harbi başlamadan tüm Rumeli ve Balkanlardan katliam haberleri gelmeye ve bunun sonucunda muhacirler akın akın yollara düşmeye başladı. Bu katliam haberlerini bizzat tanıkların ifadelerinden derlemek ve tüm dünyaya duyurabilmek amacıyla İstanbul’da Ahmed Cevad önderliğinde bir dernek kuruldu ve gönüllü olarak çalışmaya başladı. Dernek Cağaloğlu’nda İfham Gazetesinin idarehanesinde ve matbaasında çalışıyordu. Derneğin tam adı “Balkan Müttefiklerinin Mezalimi Neşr-i Vesaik Cemiyeti” idi, Fransızca yayın yapıyordu ve derneğin Fransızca ismi; “Le Comité de Publication des Atrocités des Coalisés Balkaniques” idi. Dernek, derlediği raporları ve belgeleri kapsayan her biri 45 – 50 sayfa tutan bir dizi kitap olarak yayınlamıştır. Daha sonradan bu raporlar Ahmed Cevad tarafından “Kırmızı Siyah Kitap” adıyla yayınlanmıştır. Bu açıklamalardan sonra gelelim ON BİRİNCİ RAPOR'a, Avret-Hisar Olayları; (Rapor aynen aşağıya aktarılmıştır.) NEŞR-İ VESAİK CEMİYETİ, ON BİRİNCİ RAPOR, AVRET-HİSAR (KILKIŞ) OLAYLARI: Avret-Hisar, Selanik’e bağlı bir kazadır. Bu kazanın merkezi Selanik’e sadece iki saat uzaklıktaki Kılkış’tır. Buna rağmen bu kaza Balkan afetinden en fazla etkilenmiş olan bir yöredir. Kılkış uzun zamandan beri Bulgar çeteleri eylemlerinin önemli bir merkezi olmuş idi. Bu küçük kasaba nüfusunun hemen hemen tamamı Bulgar’dı. Kasabanın Müslüman nüfusu ise rahmetli yüz kişiyi geçmiyordu. Kılkış Müslümanlarının çoğu ihtiyatlı davranıp Selanik’e sığınmışlardı. Kasabada Bulgar dostlarına güvenerek az sayıda Müslüman kalmıştı, onlardan da 14 kişi öldürülmüştü. Katledilenler arasında Doktor Mecid ve genç oğlu da vardı. Bulgarlar arasında çok dostu olan zavallı doktor dostlarının vaatlerine güvenerek ailesiyle birlikte Kılkış’ta kalmıştı. Fakat işgalden sonra vahşice öldürüldü. Önce parasını istediler. 400 Lira kadar olan bütün parasını verdi. Daha da istediler. Bu defa değerli kağıtlarını da bıraktı. Fakat doymak bilmeyen barbarlar aldıklarıyla yetinmediler, zavallı doktorun 14 yaşındaki oğlunu anasının babasının ve kardeşlerinin gözleri önünde boğazlayıp öldürdüler. Bütün aile gözyaşları içinde bağışlanmaları için yalvardıysa da fayda etmedi, vicdansız barbarlar bu defa zavallı babayı da ailesi önünde katlettiler. Doktorun karısı aklını kaybetti. Şimdi iki küçük çocuğunu ellerinden tutup sürükleyerek küçük kasabanın sokaklarında avare avare dolaşmaktadır. Kürküt ve Rahyan’da (Not: Rahyan o zaman nahiye merkezidir, Adı Karadağ / Rayan / Rayanovo olarak da geçer); Bu yörede bir çok köy yağmalanıp soyuldu fakat en fazla mezalim Kürküt ve Rahyan’ da yapıldı. Kürküt Köyünde, (Yeni Adı: Terpillos) kızlar hariç, kadınlarla birlikte bütün Müslümanlar camiye ve bir samanlığa kapatıldıktan sonra buraları ateşe verildi. Yangın devam ederken barbarlar bu iki mekanın önünde, silah elde sırayla nöbet tuttular, bu cehennem manzarasını seyrettiler. Alevlerden canlarını kurtarabilmek için kendilerini dışarı atan zavallıların hepsini kurşunlayıp süngüleyerek öldürdüler. Böylece vahşice öldürülen kurbanların sayısı 700’ e çıktı. Sağ kalan kızların sayısı altmıştan fazladır ama onların da hepsi zorla vaftiz edildikten sonra kirletildi. Bulgarlar bu kızların birkaçıyla evlendiler. Köyde yalnız 17 Müslüman ölümden kurtulmuştur ve onlar şimdi Selanik’tedirler. Rahyan’ da da (Karadağ / Yeni adı VATHI) benzer barbarlıkla 800 Müslüman yok edildi ve pek azı sağ kaldı. Bu bedbaht Avret-Hisar kazasının her tarafında katliamlar yapıldı, şöyle ki;
Not: Yukarıdaki liste, takip etmeyi kolaylaştırmak üzere, 11.nci Rapora sadık kalınarak yeni köy adlarıyla birlikte, tarafımdan ilave edilmiştir. Yeni köy adları boş bırakılanlar 1912 sonrası tamamen terkedilen köylerdir. (B. Akkoyun 5.12.2018) Rapora Devam ediyoruz; Bunlar bizim sağlayabildiğimiz rakamlardır ve diğer köylerde başka kurbanlar da olduğu bize söyleniyor. Ancak şimdilik ayrıntılı bilgi alamadık. (Toplam 451 kişi) Bütün bu köyler yağma edildi. Müslümanların evleri yağmalandı. Bu kaza (Kılkış) en verimli ve en çok has buğday üreten kazalardan biridir. Bulgaristan’a gönderilen hububat miktarı 4 milyon okka kadardır. Bütün bu köylerde kadınlara, kızlara tecavüz edildi, yüzlerce kız vaftiz edildi, zorla Bulgarlarla evlendirildi. En ürkütücü şey, katliamların devam ediyor olmasıdır. Oysa Avrupa’da ve hatta İstanbul’da, barış yapıldıktan sonra bu zulümlerin son bulacağı, sağ kalan insanların beş asırlık ata yurtlarında yaşayabilecekleri ümit ediliyordu. Fakat Selanik ten aldığımız bir mektup pek kaygı vericidir. Çünkü katliamların devam ettiğini haber veriyor, hem de yukarıda sözünü ettiğimiz aynı kazada (Kılkış’ta) katliamların devam ettiğini öğreniyoruz. Mektupta deniliyor ki; “Motol, Çömlekçi, Strazova ve Kuşova köylerinde yaşayan Bulgarlar kısa bir süre önce, Sündekli ve Dorgutlu adlı Müslüman köylerini kuşatmışlar, erkeklerin bir bölümünü öldürmüşler, evleri soymuşlar, kadınlara tecavüz etmişler, bunların bazılarını alıp götürmüşler. Kurbanların tam sayısı, çaldıkları eşyaların değeri kesin olarak bilinmiyor”. Son olarak 14 Şubat 1913 günü geceleyin gidip Rahmanlı, Kelebekli, Dursunova ve Davutlu adlı Müslüman köylerini basmışlar, erkeklerin bir bölümünü öldürmüşler ve evlerini yağmalamışlardır. Balkan Müttefiklerinin Mezalimi Neşr-i Vesaik Cemiyeti Sekreteri Ahmed Cevad
Açıklama; Bu yazı, Emekli Büyükelçi ve Tarihçi Bilal N. Şimşir’in “Balkan Savaşlarında Rumeli Türkleri, Kırımlar, Kıyımlar ve Göçler 1821-1913” isimli kitabından istifade ile hazırlanmıştır. (Bilgi Yayınevi Birinci Baskı Nisan 2017)
| ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
3512 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |